7 Şubat 2020 Cuma

Yılmaz Öner'in Prodeterminizm Teorisi II


II - Virtüel Gerçeklik ve Virtüel Zaman

İlk kısımda; gerçekliğin ve zamanın virtüel tasvirine ilişkin felsefi bir giriş yapıp, klasik determinizmin çöküşünün nedenlerini ve pozitivist ontolojinin doğanın gerçek determinizmini açıklamaktaki yetersizliklerini göstermeye çalışmıştık. Şimdi burada; Yılmaz Öner'in teorisinin ana varsayımı olan, gerçekliğin virtüel boyutunu açıklayıp, doğanın gerçek determinizmine doğru bir yola çıkacağız. 

Günümüzde pozitivizmi eleştirmek popülerdir, özellikle Türkiye'de. Ancak bu zavallı eleştirmenler; ideolojik saplantılarından hiçbir zaman kurtulamayacakları için, kendilerine ait özgün bir eleştiri ortaya koyamadıkları gibi; batının kendi pozitivist sistemine, yine batının kendisinin yaptığı eleştirileri tekrarlamaktan öteye de gidemezler. Pozitivizme olan nefretleri ideolojik sebeplerden, kendi bilimsel yetersizliklerinden olduğu için de çoğu; Yılmaz Öner'i tanımaz bile. Veya tanımak istemez. İlk bölümde prodeterminizme giriş olarak; Yılmaz Öner'in pozitivizme yönelik eleştirilerini açıklamıştık. Şimdi, teoriye daha bir derinlemesine bakalım.

Schrödinger ilk kez; bir elemanter taneciğin, kendi içinde titreşen bir dalga hareketi veya paketi olduğunu düşündü. Zamanın da, enerjinin bu üretilme veya tekrarlanma frekansına bağlı olduğu varsayılır. De Broglie ve Einstein; bu dalga paketinin enerji üreten bir sistem olduğunu düşündüler. Heisenberg; bu sistemin ürettiği enerjinin, bir müdahale sonucunda belirsizleştiğini gösterdi. Yılmaz Öner ise; bu madde paketinin, potansiyel bir enerji deposu olduğunu düşünür. Heisenberg objektif belirsizliğinin, bu kategori kavranmadan açıklanamayacağını ileri sürer. Virtüel gerçeklik olarak açıklayacağımız bu kategori aslında; klasik anlamda, mümkün varlık olarak ifade edilen şeye benzer. Ancak, onu tam olarak karşılayamaz. Çünkü, klasik anlamda olabilirlik denen kategoriden farklı olarak; virtüel gerçekliğin, zihinsel olarak tasarlanmasına gerek yoktur. Klasik anlamdaki mümkün varlık, maddesel gerçeklikten yoksun iken; prodeterminist anlamda virtüellik, henüz fiilleşmemiş olanların maddesel gerçekliği içinde yer alır. Üstelik önceden zihinsel olarak tasarlansın ya da tasarlanmasın. Bu nedenle; klasik anlamda olabilirlik kavramı erekselci bir yaklaşımdır ve nicel olarak tanımlanamaz.

Hiç düşündünüz mü? Yaşadığınız her aktüel durumda gerçekleşen anda yani; sintagmatik, ardışık dizilimli, boylamsal saat - zaman boyunca gerçekleşen her anda ve aktüel her anınızı paralel dikey bir eğri olarak kesen yani; saat - zamana dikey, enlemsel, paradigmatik ve bir olanak deposu olarak sonsuz enerji alternatiflerinin bulunabileceğini. Ve işte bu her virtüel gerçekliğin; içinde geçirdiği bir virtüel zamana sahip olabileceğini. Üstelik bu tüm virtüel alternatif gerçekliklerin içinde yayıldığı, hangi virtüel olanağın aktüelleşeceğinin kendi iç geometrik koşullarınca belirlenen; bir zaman enlemine sahip olduğunu. 

İşte Yılmaz Öner'e göre; doğanın gerçek determinizmi, doğanın bu iç geometrisinde aranmalıdır. Her aktüel gerçekliğin yeniden kendini üretebilmesi veya iç özdeşlenme yeteneğini de o; maddenin yaşar kalma olasılığı olarak tanımlar. İşte burada özdeşlik ilkesi, klasik anlamdaki gibi soyut bir kavram değil; bir yetenek ve bir olasılık olarak tanımlanır. Olasılık ise; Tanrı'ya bırakılmışlık, kayra, kaos, nihilist bir beklentisizlik, belirsiz bir özgürlük demek değildir. Aksine olasılık; belirli matematiksel kurallar çerçevesinde, yasalaştırılıp tanımlanabilinen objektif bir büyüklüktür. Yılmaz Öner'in de belirttiği gibi; bilim, başı boş gözüken alanları bile başıboş bırakamaz. Peki madde parçacığı veya enerji; aktüel durumda kendi gerçek durumunu tam olarak yansıtamıyorsa, onun kendisiyle özdeşlenme olasılığı nasıl bulunabilinir? İşte, prodeterminizmin temel sorusu budur. Bunun için de öncelikle; Yılmaz Öner'in zaman enlemi kavramını açıklayalım.

Ölçücü bir A sistemini ve ölçülen bir O sistemini ele alalım. A sisteminin zamanı fiili ve aktüel bir zamandır. Aktüel zamanı 'k' ile göstereceğiz. Bu k'ların sıralandığı doğruya, zaman boylamı diyelim. Zaman enlemi; O sisteminde, bu doğruyu dikey kesen bir eğridir. Zaman enlemi; virtüel anların sıralanışını içerir ve doğru değil, bir eğri şeklinde dağılır. Virtüel zamanı 'T' ile gösterelim. Yani T'ler, zaman enlemi üzerinde yayılmışlardır. Zaman enlemi üzerinde yayılan T virtüel anların hepsi; dikey olarak kestiği bir ve aynı aktüel k anına tekabül ederler. Yani; bir ve aynı k anında bulunan enerji alternatiflerinin içinde yayıldığı bir eğri üzerindedirler. Bu yayılımı da; T(i = 1, 2, 3...) şeklinde gösterelim. Schrödinger fonksiyonuna uygun olarak; bir ve aynı k anına tekabül eden T virtüel anlarına enerji veren, bir 'H' operatörü tanımlayalım. Her Ti virtüel zamanına karşılık gelen, gerçekleşebilecek birer Hi olanağı mevcuttur. Bu virtüel alternatiflerden her biri, belirli bir olasılık ölçüsünde; virtüel gerçeklik olmaktan çıkıp, fiilen gerçekleşme durumuna gelebilir. Bu olasılığı; 1/R olarak gösterelim. Yılmaz Öner'e göre; sisteme dıştan, yani aktüel k anından bakıldığında; 1/R, bütün virtüel anlar için aynı ve eşittir. Yani belirli bir k anında; k ile 1/R arasında hiçbir ilişki yoktur. 1/R, T ve H'lerde aynı anlama geldiğinden; bu olasılık, bütün H değerleri için de aynı olacaktır. Bu; O sisteminin, A sistemindeki k anından bakıldığındaki görüntüsüdür. Ti anları ve H operatörünün bu anlara birebir tekabül eden olanaklarının hepsi, bir ve aynı aktüel andadır.

Erwin Schrödinger
Ölçülen O sisteminde; ölçen A sistemindeki bir ve aynı k anına tekabül eden T virtüel alternatiflerinin, belirli bu k anından bağımsızlığının yanında; virtüel anların bir de kendi aralarındaki farklılığını sağlamak üzere şekillenen, sistemin içsel durumu vardır. Bu, O sisteminin içsel görüntüsüdür. Tanımladığımız k aktüel anlarında, belirli bir an tanımlayalım. Buna kj diyelim. Her kj de sadece tek bir Ti gerçekleşeceğinden ve bunlar da (j = 1, 2, 3...) şeklinde sıralanacağından, sistemin iç görünümü; gerçekleşen her Tij anında, sistemin ayrı bir karar verircesine, kendi geçmişini yıkarcasına davranışını yansıtır. Klasik determinizm böylece geçersiz kalırken; k anına özgü bir vuku olayının aktüel olarak gerçekleşmesi, komşu vuku olayından yaptığı sapma ile orantılı olarak belirecektir. Böylece prodeterminizm teorisi; kj (j = 1, 2, 3...) şeklinde tasvir edilen aktüel anlar boyunca yer alan, Lj (j = 1, 2, 3...) zaman enlemlerine özgü geometrik ilişkilerden doğacaktır. Burada L, zaman enlemini; j ise, virtüel alternatifler içinden aktüelleşmiş olanları temsil eder. Burada üstadın teorisindeki virtüel anların, k aktüel anından mutlak bağımsızlığı göze çarpacaktır. 

Biz ilk bölümde, etkileşimsiz varlık alanlarının varoluşta çelişki barındırdığını; ister aktüel olsun, isterse de virtüel; mutlak bağımsız bir gerçekliğin varoluşta imkansız olduğunu söylerken, teorinin bu yönünü kastediyorduk. Ayrıca burada; gerçekliğin ölçen ve ölçülen olarak ayrılması da hatalı gözükmektedir. Çünkü biz her sistemin, aynı zamanda hem ölçen ve hem de ölçülen olduğunu düşünüyoruz. Yani; bu iki nitelikten birinin herhangi bir varlıkta tek başına bulunamayacağını. Ölçümün bir müdahale anlamına gelmesinden dolayı da; arızanın karşılıklı olduğunu. Ancak okuyucunun Yılmaz Öner'e odaklanmasını istediğimiz için; bu konuyu burada bırakıp, üstadın teorisine devam edelim.

Batı felsefesinin madde tasarımı çoğunlukla; kaskatı evrimsiz bir uzay - zaman üstüne oturan töz kavramına dayanmaktadır. Ancak Yılmaz Öner'e göre madde; böylesine bir üst yapıya gerek duymaksızın, özdeş olmayan bir uzayın; özdeşmezlikten özdeşliğe ve tersine karşıt hareket içerisinde oluşup başkalaşan, diyalektik ve evrimsel bir meydana gelme süreci koşullarına dayanır. Madde, sürekli bir değişim ve evrile devrile ilerleyen başkalaşım içerisindedir. Böylece Yılmaz Öner'e göre; maddenin iki niteliğinden bahsedebiliriz. Bunlar; etkenlik ve içbiçimdir.

Etkenlik; biçime giren veya biçime enerji veren operatördür. Bunu; H operatörüyle sembolleştirmiştik. İçbiçim; enerjinin büründüğü potansiyel, tümüyle fiili duruma geçmeyen bütündür. İçbiçimi, maddenin değişiminde yatan bir sabit olarak düşünebiliriz. Enerji veren H operatörünün bütün olanakları; yani Hi değer olanakları aynı aktüel anda fiili olarak gerçekleşmek üzere bekleşen, Ψ şeklinde gösterilen potansiyel bir bütün oluştururlar. Bu enerji operasyonu ile önceden hazır ve enerjiden yoksun Ψ ham malzemesi üzerine, H dinamik ürünü etki ederek; dinamik ve enerji yüklü ürün ortaya çıkmaktadır. Buna; HΨ Schrödinger operasyonu diyebiliriz. Çünkü Ψ; Schrödinger şemasını temsil eder. Ortaya çıkan HΨ dinamik ürünü; operasyonun birinci aşamasıdır. Burada Yılmaz Öner'e göre; birinci aşamayla aynı anda ve ters yönde etki eden, Ψ potansiyelinin objektifleşmesini sağlayan, ikinci bir operasyon veya aşama daha vardır.

İkinci aşama; H enerji veren operatörün, virtüel Ψ içbiçimi tarafından dışlanmasıdır. Bu potansiyelin, enerjiyi yüklendiği anda oluşan dinamik üründen; yine enerjiyi, objektifliğini korumak adına ters yönde kullanarak çıkarmasıdır. Kendisini enerjiyi yüklenmeden önceki ilk haline, ama enerjiyi kullanarak indirgemesidir. Böylece; HΨ den enerjiyi dışlayacak yönde, yeni bir operatörden söz edebiliriz. Bu operatörü H olarak gösterelim. Bu operatör; HΨ den enerjiyi geri alıcı, yani Ψ içbiçimini objektifleştirici operatördür. Bu iki operasyonun aynı anda gerçekleştiği unutulmamalı. Sonuçta iç özdeşlik denklemi olarak ortaya şöyle bir ifade çıkacaktır;
                                                                          
H  (HΨ)  =  Ψ

Bu denklem şunu ifade etmektedir. Maddenin nötr ve farazi bir içbiçimden enerji yüklenerek dinamik bir ürün haline gelişini, farazi iç biçimin enerjinin objektifliği nedeniyle objektiflik kazanmasını, aynı anda ters bir etkiyle tekrar içbiçime ancak dinamik ürünün objektifliğini korumuş olan bir içbiçime dönüşünü anlatmaktadır. Birinci aşamada varsayımsal olarak tasarlanan içbiçim, ikinci aşamada; sistemin o anda bıraktığı ani kesit, ani obje olarak belirir. Bu ani kesit; enerji operatörünün tüm virtüel olanaklarını kapsar. Böylece; Schrödinger tip 1 operasyonuna Yılmaz Öner'in eklediği tip 2 operasyon ile miras kalan, virtüel değerler deposunun geometrisi tasarlanmaktadır. Bu miras kalan geometri; yukarda bahsettiğimiz zaman enleminden başka bir şey değildir.

Yılmaz Öner'e göre; doğadaki her olay, 1. operasyondaki gibi ortaya çıkan dinamik bir üründür. Bilgi dediğimiz şey ise; H  (HΨ)  =  Ψ denklemiyle ifade edilen durumun ta kendisidir. Yani dinamik ürünün, objektif biçimlere indirgenmiş halidir. Objektif bilginin imkanını sağlayan şey; bu türden bir iç özdeşlik denklemidir. Bu; bilgi edinen özne karşısında, farazi içbiçimin sabit kalışını ifade eder. 

Yılmaz Öner'e göre; H nin dinamik değerlerini kendine yansıtma, yani objekleştirme işini içbiçim; kendi geometrisine göre yapacaktır. Böylelikle; bilginin imkanını sağlayan ve içbiçimin objekleşmesini sağlayan H operatörü aynı zamanda; H giriş enerjisinin, zaman enlemine göre dağılımını sağlayan operatördür. Bu operatör aynı zamanda; HΨ dinamik ürünün, herhangi bir zaman anına tutuklanmasını da sağlar. Zaten iç özdeşlik denklemi; bir ve aynı anda gerçekleşen ani bir denklemdir. 

İç özdeşlik denkleminin prodeterminizm içerisinde, ana bir işlevi daha vardır. Bu; T(i = 1, 2, 3...) olarak gösterilen virtüel anların içerisinden ele alındığında, bu denklemin uğrayacağı sapmalar; (1/R) şeklinde Yılmaz Öner'in ifade ettiği, gerçekleşme ölçeğinin denklemine ulaşılmasını sağlayacaktır. Bu denklem bize; bir ve aynı aktüel ana ait, henüz gerçekleşmemiş Ti gibi herhangi bir virtüel anın; (1/R)i olasılık değerini verecektir.

Bir sonraki bölümde de; Yılmaz Öner'in, olasılığın bu ana diferansiyel denklemi arayışını açıklamaya çalışacağız. Bu yazılarımızda; üstad Yılmaz Öner'in oldukça kompleks ve bu konulara aşina olmayanlar için de oldukça karmaşık ve anlaşılması zor olan; ancak dünya genelinde, günümüzün en önemli felsefi ve fizik teorilerinden olan; prodeterminizm teorisini, en yalın ve anlaşılır şekilde açıklamaya çalışıyoruz. Bir sonraki bölümde de buna devam edeceğiz.


REFERANS

Yılmaz Öner (1985), Pozitivizmi Eleştirmek, İstanbul, Metis Yayınları.

Yılmaz Öner (1994), 'Zamanın Yapısallaştırılmasına İlişkin Felsefi Temeller ve Saat - Zamanın İvmelenmesi', Zaman Nasıl İçimizde Niçin Dışımızda, (der) Yılmaz Öner, İstanbul, Evrensel Basım Yayın.

Yılmaz Öner (2000), 'Diyalektik: Olasılıktan Determinizme Doğru', Fizik ve Felsefe, (der) Yılmaz Öner, İstanbul, Belge Yayınları.