6 Mayıs 2020 Çarşamba

Yılmaz Öner'in Prodeterminizm Teorisi III


III - Olasılığın Ana Diferansiyel Denklemine Doğru

İlk iki bölümde Yılmaz Öner'in bu büyük teorisine bir giriş yapmıştık ve prodeterminizmin ana kavramları olan; gerçekliğin ve zamanın virtüel boyutunu açıklamıştık. Şimdi burada, herhangi bir virtüel alternatif enerji değerinin ani gerçekleşme olasılığını veya aktüel bir gerçekliğin yaşar kalma olasılığını veren; olasılığın ana diferansiyel denklemine, yani determinizmlerin genel formülüne doğru bir yola çıkacağız.

Önce, özet olarak birkaç hatırlatma yapalım. Üstad Yılmaz Öner'e göre; bizim duyu organlarımızla algıladığımız, duvarda asılı duran saate göre sabit ritimle işleyen, yani ölçücü ve boylamsal anlardan oluşan zaman; aktüel zamandır. Virtüel zaman anlarına tutuklanan enerji operatörleri, aktüel gerçekliği ve zamanı oluştururlar. Yılmaz Öner'e kadar, kuanta teorisi de dahil olmak üzere tüm felsefe ve fizik tarihi; varoluşu hep bu gerçeklik kategorisi, yani aktüel gerçeklik içerisinden anlamaya çalışmıştır.* Oysa duyusal olarak algılayabileceğimiz gerçekliğin bu boyutu dışında, zihinsel ve mantıksal olarak algılayabileceğimiz bir boyut daha vardır ki bu; kj simgesiyle gösterdiğimiz aktüel bir zaman anını, enlemesine olarak kesen ve o fiili ana ait ve enerji olanağı olarak sonsuz virtüel zaman anlarından oluşan Lj sembolüyle gösterdiğimiz zaman enlemidir. Zaman enlemi; aktüel bir ve aynı ana ait virtüel Tİ anlarının,Tİj (i = 1, 2, 3..) şeklinde bir eğri olarak yayıldığı zamanın virtüel boyutudur. Enerjiyi bu virtüel anlara tutuklayan ve onlara birebir tekabül eden H enerji operatörü vardır ve bunlar da Hi (i = 1, 2, 3..) şeklinde gösterilen, virtüel enerji olanaklarıdır. 

Burada belirtilmelidir ki; zaman enlemi kavramı, her aktüel an için geçerlidir. Yani; her fiili ve saat zamansal biricik anı kesen, dinamik bir zaman enlemi vardır. Bu nedenledir ki; her Lj (j= 1, 2, 3..) için, fiili olarak gerçekleşebilecek sadece bir tane Tİ anı vardır. Ve bu an da zaten, aktüel kj anından başka bir şey değildir. Bu anların da dağılımını kj (j= 1, 2, 3..) şeklinde gösterebiliriz ki; bu, bizim içinde yaşadığımız aktüel zamandır. İşte buradaki virtüel Tİ anını, aktüel kj anına dönüştüren gerçekleşme ölçeği; Yılmaz Öner'in (1/R)i şeklinde ifade ettiği ani gerçekleşme olasılığıdır. Ani gerçekleşme olasılığı aynı zamanda; aktüel bu anın, aksamama şiddeti veya yaşar kalma olasılığıyla aynı anlama gelmektedir. Burada, 'T' virtüel zaman kavramının ifade ettiği anlam oldukça önemli.

Virtüel zamanın anlamı şudur; Hi enerji olanağının virtüel Tİ anına yaklaşma süresi, virtüel enerji alternatifinin yaşar kalma olasılığı altında kaldığı süre veya aktüel bir enerji paketi tarafından geride bırakılan, yani arıza sonrası frekans paketi tarafından telafi edilmesi gereken zamandır. Başka bir ifadeyle; arıza anından başlayıp, arıza sonrası aktüel ana kadar geçen süredir. Aktüel zaman açısından bir çeşit zaman boşluğuna tekabül eder. Aslında virtüel zaman; gelecekte geçen zamandır.

O halde; her virtüel Tİ anında gerçekleşmesi beklenen, bir virtüel Vi vuku olanağı mevcuttur. Olasılığın aksamama teorisine göre; bir olayın gerçekleşme olasılığı ile bu olasılığın gerçekleşmemesi arasında birebir ilişki vardır. Yani bir vaka olanağının, vuku bulma ve bulamama gibi iki karşıt durumu arasında, şöyle bir ilişki tanımlayabiliriz. Vi olanağının vuku bulma olasılığına Q, vuku bulamama olasılığına P dersek, aralarındaki ilişki; Q = 1 - P şeklindedir.

P'nin anlamı şudur; Vi vuku olanağının gerçekleşmesi beklenen Tİ anından uzaklaşması ki bu bir virtüel süredir. Bu aslında aynı zamanda bir tür çelişkidir de. Çünkü; her virtüel vuku olanağının ait olduğu Tİ anını sağlaması zorunludur. Ancak gerçekliğin fiili boyutu, çelişki ve zorunluluğun birlikte işlediği diyalektik bir alandır. Buradaki diyalektik süreci; önceki bölümdeki H ve H-1 enerji operasyonuyla gerçekleşen, doğanın iç özdeşlik denklemiyle ifade etmiştik.

Prodeterminizm teorisi bize şunu söyler; bir sistemdeki vuku olanağının gerçekleşmemesi, en az gerçekleşmesi kadar önemlidir. Yılmaz Öner'e göre; kj fiili anına özgü, Vij sonsuz vuku olanakları içerisinde Vi şeklinde gösterdiğimiz herhangi bir vuku olanağı; kendisinin gerçekleşmesinin beklendiği Tİ anından ne kadar uzakta ise, yani komşu başka bir Ti+1 anına ne kadar yakında bulunuyorsa; yani başka bir deyişle, dT = Ti+1 - Tİ (dT 0) olmak üzere; dT virtüel mesafesi ne kadar büyükse, Vi vuku olanağının ani gerçekleşme olasılığı olan (1/R)i o kadar azdır. Sonuç olarak, dT ve (1/R)i ters orantılıdır. O halde, birinci denklemi şu şekilde ifade edebiliriz;

(1 / R)i  =  (? / dT)      (1)

Bu denklemdeki (1/R)i şeklinde gösterilen ifade; herhangi bir aktüel ana ait vuku olanağının, Tİ virtüel anındaki ani gerçekleşme olasılığıdır. Buradaki dT ifadesi; bu olanağın Tİ virtüel anından yapmış olduğu diferansiyel, yani sonsuz küçük sapmayı ifade eder. Buradaki denklem; bir önceki bölümde ifade ettiğimiz sisteme içten bakıldığında yani, ölçülen sistemin iç dinamiğinde bağımsız olarak ortaya çıkan görüntüdür. 

Oysa Yılmaz Öner'e göre; bir de sistemin dıştan, yani ölçücü başka ve yabancı bir sistemden bakıldığındaki görüntüsü vardır. Ölçücü sistemde alınacak olan sapma süresini; ölçülen sistemin sonsuz küçük doğasından bağımsız, bir çok virtüel zaman anlarını içerebilecek ∆T mesafesi olarak ifade edebiliriz. Sisteme dıştan bakıldığında; vuku olanağının gerçekleşme olasılığı bir andaki ani olasılık olarak değil, ∆T = Ti+1 - Tİ (∆T ≠ 0) gibi bir süre boyunca gerçekleşme olasılığı olan; Q şeklinde ifade edebiliriz. Birinci denklemin aksamama teorisine göre** sisteme dıştan bakıldığındaki görüntüsü, yaklaşık olarak şu şekilde olacaktır;

Q    (1 / R)i  .  ∆T

Her tarafı ∆T ile bölersek;

(1 / R)i    Q  /  T     (2) 

Bu denklemdeki Q şeklinde gösterilen ifade; vuku olanağının ∆T süresi boyunca gerçekleşme olasılığıdır. ∆T ise; vuku olanağının sistemin içsel doğasındaki dT süresinden daha uzun ve pek çok Tİ virtüel anını içerebilecek, ölçülen sistemin içsel doğasının dışında geçen süredir. Buraya kadar; olasılığın ana diferansiyel denklemine doğru önemli adımlar attık, ancak hala birinci denklemde varsaydığımız '?' ifadesinin ne olduğunu bilmiyoruz. Bunu bulmak için; bir önceki bölümde açıkladığımız Schrödinger enerji operasyonuna, Yılmaz Öner'in H-1 enerji operatörü ekleyerek oluşturduğu; H-1 HΨ = Ψ iç özdeşlik denkleminin, varlığın gerçekleşme sürecinde yapmış olduğu anlamlandırmalardan yararlanacağız. Böylece Yılmaz Öner'in, bilim dünyası açısından ne kadar önemli bir felsefeci ve fizikçi olduğunu tekrar göreceğiz. Bunun için önce, birkaç hatırlatma yapalım.


Bir önceki bölümde ifade ettiğimiz Schrödinger H operatif enerjisi; doğadaki Ψ şeklinde gösterilen biçimsiz potansiyel maddeye enerji vererek, onu dinamik bir ürün haline getiriyor ve ona bir form kazandırıyordu. Ancak Yılmaz Öner'e göre bu tasarım, doğanın diyalektik gerçekleşme sürecini açıklamakta yetersiz kalmakta ve doğanın sadece dinamik gerçekleşme sürecini yansıtmaktaydı. Doğanın kendi Ψ içsel biçimini, obje olarak olduğu gibi gösteren anti dinamik yönünü ise ihmal etmekteydi. Bunun için Yılmaz Öner'e göre; maddeye dinamizm kazandırıp gerçekleşmesini sağlayan H enerji operatörü ile birlikte, Ψ iç biçimine aynı anda H ye tam ters bir enerji operatörü etki eder ki; bu operatör, gerçekleşen enerji olanağının herhangi bir zaman anına tutuklanmasını yani; objektif bir ürün haline gelmesini sağlar. İşte bu H ye ters olarak ama aynı anda, Ψ içbiçimine etki eden H-1 enerji operatörü; doğanın kendi potansiyel bütününde üretilen, H enerjisine ters ama yine de bir enerji olanağıdır. Üstad Yılmaz Öner'e göre; insanlık tarihi hep bu H enerji operatörünü izlemiş, denklemlerini de buna göre kurmuş yani; doğanın hep tek bir yönüne bakmıştır. Bu nedenle hep; doğanın aynı anda işleyen, dinamik ve anti dinamik yönünü birlikte açıklayacak matematiksel yorumlardan uzak kalmıştır.

O halde birinci denklemi elde ederken yapmış olduğumuz diferansiyel kıyaslamayı; H-1 HΨ = Ψ iç özdeşlik denklemi için de yapmamız gerekir. Birinci denklem, H enerji operatörünün dinamik bir yorumuydu. Şimdi onun anti dinamik yorumunu şu şekilde yapacağız. Birinci denklemdeki Hi enerji olanağının; kendisinin gerçekleşmesinin beklendiği Tİ virtüel anından, dT kadar diferansiyel bir süre boyunca uzak kalma varsayımını yapmıştık. Bunu iç özdeşlik denklemi için de yaparsak yani; HΨ dinamik ürünü, kendisinin bulunmasının beklendiği Tİ anında değil de; Tİ + dT anında bulunuyorsa, H-1 operatörü de enerjiyi zaman anına tutuklama işini; Tİ + dT anında yapacaktır. Ancak HΨ ürünü, hep Tİ anına aittir. Bu hep sabit kalmaktadır. Bu varsayımı iç özdeşlik denklemi için yaptığımızda anti enerji operatörü; [H-1 + d(H-1)] şeklinde gösterilebilinir. Yani bu enerji operatörü Tİ + dT anında; d(H-1) kadar, diferansiyel sapmaya uğrayacaktır. O halde iç özdeşlik denklemindeki H-1 yerine; H-1 operatörünün bu yeni sapma görünümünü yazarsak, sonsuz küçük sapma varsayımındaki operasyonun bütünü şu şekilde gösterilir;

[ H-1  +  d(H-1) ]  (HΨ)

Burada HΨ; parantez içine çarpım halinde dağıtıldığında ve H-1 HΨ = Ψ iç özdeşlik denklemi gereği olduğu için, operasyonun bütünü şu hale gelir;

Ψ  +  [ d(H-1)  (HΨ) ]

Bu operatif ifadenin anlamı şudur; Tİ anında tutuklanması gerekirken, Tİ + dT anında tutuklanacak olan Ψ iç biçiminden; [d(H-1) (HΨ)] kadar bir artık kalmaktadır. Bu fazlalık, H Schrödinger operatif enerjisinin Tİ + dT anında tutuklanmasına engel olan; Yılmaz Öner H-1 anti dinamik enerji operatörü tarafından üretilmektedir. Böylece doğanın objektifliği, diyalektik bir süreç ile korunmaktadır. O halde şunu söyleyebiliriz ki; buradaki artığın mutlak değeri ne kadar fazla ise, H enerjisi o oranda Tİ anına tutuklanacaktır. Yani d(H-1) şeklindeki anti dinamik ters enerji operatörünün diferansiyel sapması ne kadar fazlaysa; Tİ de gerçekleşmesi beklenen vuku olanağının, Tİ de gerçekleşme ani olasılığı da o kadar fazladır. Öyleyse; (1/R)i ve d(H-1) doğru orantılıdır. O halde yeni ara denklemimizi şu şekilde yazabiliriz;

(1 / R)i  =  [ d(1 / H)  /  ? ]   (3)

Burada d(H-1) ifadesini; d(1/H) şeklinde yazıyoruz. Artık olasılığın ana diferansiyel denklemine ulaştık sayılır. Geriye sadece sonuçları birleştirmek kaldı. Birinci ve üçüncü ara denklemlerdeki soru işaretlerinin, birbirlerini tamamladığı görülmektedir. Bu iki denklemi birleştirirsek, denklemimiz şu şekilde olur;

(1 / R)i  =  [ d(1 / H)  /  dT ]   (Birinci ve üçüncü ara denklemlerinin birleştirilmesi)

Yukardaki ifadeyi de, ikinci ara denklemle birleştirirsek yani; (1/R)i yerine, Q/∆T yazarsak ana denklemimize ulaşmış oluruz. O halde, olasılığın prodeterministik ana diferansiyel denklemi şu şekildedir;

/  ∆T  ≈  [ d(1 / H)  /  dT ]   (Olasılığın Ana Diferansiyel Denklemi)

Böylece; buradaki tüm ifadelerin ne anlama geldiğini açıklamış ve üstadın bu büyük teorisinin ana denkleme nasıl ulaştığını göstermiş bulunuyorum. Bu denkleme genel olarak baktığımızda; ∆T ile dT diferansiyel zaman sürelerinin, farklı boyutlara ait olduğunu anlayabiliriz. Çünkü; ∆T, ölçen sisteme ait bir zamandır. Buradaki dT ise, ölçülen sistemin içsel doğasına ait zamandır. Yani dT, ölçücü alet tarafından tam olarak ölçülemiyor. Bu denklem gösteriyor ki; virtüel olanağın ani gerçekleşme olasılığı, aktüel bir zaman anından tamamen bağımsızdır. Çünkü teorinin genel varsayımından çıkıyor ki; ∆T süresi, dT ye göre şekillenen pasif bir süredir. Zaten Q/∆T ifadesinin, ani gerçekleşme olasılığını verdiğini varsayıyoruz ancak bu; dT tarafından belirleniyor. Yani önceki bölümlerde dikkat çekmeye çalıştığım sorun burada ortaya çıkıyor. Yani burada etki, hep tek yönlü gerçekleşiyor.

Ancak prodeterminizm teorisi aktüel gerçekliği; maddenin kendini yeniden üretemediği bir alan olarak tanımlıyor. Bu nedenle madde fiili olarak gerçekleşiyor ve enerji zaman anına tutuklanıyor. İşte bu görüntü; doğanın sadece bir yönüyle belirişi oluyor. Bu nedenle Prodeterminizm teorisi; kendi içerisinde tutarlı ve bu güne kadar ki doğanın gerçek determinizmini açıklamaktaki en etkili teoridir. 

Eğer Yılmaz Öner bir Orta Doğu ülkesinde değil de, örneğin bir Avrupa ülkesinde yaşamış olsaydı; bu gün onun adını Heisenberg, Bohr, Einstein gibi fizikçilerle birlikte anıyor olacaktık. Üstelik Yılmaz Öner'in virtüel gerçeklik ve zaman kavramları; tıpkı Einstein'ın izafiyet teorisindeki zaman kavrayışı gibi, düşünce tarihinde az bulunan bir devrim niteliğindedir. Bu konuya sonraki kısımda tekrar değineceğim.

Bir sonraki bölümde de üstad Yılmaz Öner'in prodeterminizm teorisini açıklamaya devam edip; bu teorinin sonuçlarından ortaya çıkan, doğanın yeni evrim teorisini ve evrimsel ilerleyiş çizgisini göstereceğiz.

* Burada anlatmak istediğimiz şey; virtüel gerçeklik kategorisine eş bir felsefi düşünüş sisteminin tarihte bulunmaması ve buna benzer sayılabilecek klasik mümkün varlık kategorilerinin, matematiksel olarak açıklanmasının imkansız olmasıdır.

** Bu denklem; aksamama yani fiabilité teorisine göre elde edilmektedir. Bununla ilgili daha detaylı bilgi için; referans kısmında belirttiğim kitaplara bakılabilinir.

REFERANS

Yılmaz Öner (2000), 'Diyalektik: Olasılıktan Determinizme Doğru', Fizik ve Felsefe, (der) Yılmaz Öner, İstanbul, Belge Yayınları.

Yılmaz Öner (2000), Prodeterminizm: Yaşar Kalma Olasılığı ve Zamanın Doğası, İstanbul, Belge Yayınları.