14 Nisan 2016 Perşembe

Özyönetim Kavramı Üzerine


Özyönetim kavramının iyi anlaşılabilmesi için onun üzerinden yapılan birincil tartışmalara değinmek gerekiyor. Çoğunlukla yapılan tartışmalar içerisinde özyönetim; işçilerin etkinlik sürecince, iş yeri kavramı içerisindeki yönetim ilişkileri, kâra katılma, ortaklaşa yönetim gibi konular üzerinden ele alınmakta bu ise, özyönetimi sadece ekonomik faktörlerin başa koşulduğu bir üretim alanına indirgemektedir. Oysaki özyönetim kavramı için bilinmesi gereken ilk ve temel nokta, onun sadece bir ekonomi formasyonu içerisindeki bir alanla sınırlı olmayıp, içerisinde toplumsal ve siyasal faktörlerin de bulunduğu bütüncül bir kavram olduğudur. Türkiye özelinde konuşmak gerekirse özyönetim için yapılan tartışmalarda, kavrama bir zaman içerisindeki koşullara göre veya belirli bir siyasi olgu üzerinden yaklaşıldığı görülmekte, bu da onun Rousseau'nun toplumsal sözleşmesine, Proudhon'un dayanışmacı sistem modeline kadar uzanan köklü tarihsel altyapısının anlaşılamamasına neden olduğu fark edilmektedir.

Özyönetim kavramıyla çokça ilgilenmiş olan Gurvitch'e göre özyönetim, insanların bütün toplum içerisinde, ekonomik ve siyasal faktörlerle beraber kendi yaşamları üzerinde egemenlik kazanmasıdır. Yoksa özyönetimin egemenliği, bir sınıftan alıp başka bir sınıfa vermek veya üretimde verimi artırmak gibi bir amacı yoktur.

Özyönetim bir katılmalı yönetim modelidir. Ancak katılma ve onun değişik formlarının varlığı özyönetimin oluşmasını tek başına sağlamaz. Çünkü katılma formları başlangıçta, Taylorcu yönetimin ortaya çıkardığı, işin basit parçalara bölünmesini gerektiren yönetim modellerinin oluşturduğu, işçiler arasındaki bıkkınlığın giderilmesi için ortaya atılmıştır. Bunun sonucunda ortaya çıkan yüksek işçi devri, verimsizlik, işe gelmeme gibi sorunların çözümü için, örneği Renault'a ait işletmelerde uygulamaya konulan işçilerin kâra katılması, ortaklaşa yönetim gibi yeni modellemeler ortaya çıkmıştır. Ancak buradaki temel amaç, işçilere sanki etkin ve özgün bir rol aldığını hissettirmek veya öyle göstermektir. İşçilerin yönetime katılmasına en çok karşı çıkanlar, yine işçilerin kâra katılmasını destekleyenler olmuştur. Ortaklaşa yönetim ise özel mülkiyet ile sınırlandırılmış bir alanı öngörmüş bu iki modelleme de temel amaç işçilerin işe bağlanması, sermaye sınıfı yanında kendilerinin aktif, katılmacı bir rolde olduğuna inandırılması olmuş ve işçiler bundan herhangi bir kâr getirisi sağlayamamışlardır.

Georges Gurvitch
Özyönetim içerisinde değerlendirilen konulardan birisi de işçi denetimidir. Ortaklaşa yönetim modelleri içerisinde ele alınsa da çalıştırılan - çalışan arasındaki kamulaştırılmış sınırı zorlayan bir model olmuştur. Örneğin, İtalya'daki Fiat işçileri üretimi durdurup, kendi saptadıkları yeni çalışma koşullarının kabul edilmesi halinde iş başı yapacaklarını deklare etmiş, işveren de bunu kabul etmek zorunda kalmıştır.Ancak, burada da işçilerin norm koyma işlevi sınırlı belirli koşullar altında gerçekleşmektedir. İşçi - işveren ayrımına ilişmemesi bakımından hala özyönetimin çok uzağında kalmıştır.

Özyönetim kavramı içerisinde ele alınan, ona en çok yaklaşabilen boyut olarak kooperatiflerden bahsedilmesi gerekmektedir. Kooperatifler, sadece sermaye sınıfının bir üretim faktörü olmadığını kanıtlayan yegane kuruluşlardır. Üyeleri; üretim, yönetim, kuruluş ve işleyişinde eşit haklara sahiptir. Kooperatifler, egemen ekonomik sistemin baskı politikalarından yılmayıp ne hükümetlerden ne de kapitalistlerden yardım almayıp, kaybolmadan varlığını sürdürüp günümüze kadar ulaşmıştır. Ancak, kooperatif sistem toplumun bütününde söz sahibi olmadığı sürece, yine özyönetimden bahsedilemeyecektir.

Marx'ın da üzerinde durduğu gibi, işçi sınıfının gerçekte bir vatanı yoktur. Ekonomik, siyasal faktörlerin toplum içerisinde eritilip sindirildiği, köklü tarihi ve birçok siyaset felsefecisi tarafından inşa edilip şekillenen özyönetim sistemi, günümüzde emek sınıfının kendi sınırlarının belirginliğini kaybettiğini iddia edenlerin dahi, insani hedefleri ve amaçlarını gözetmesi bakımından üzerinde durup düşünmesi gereken bir yönetim modelidir. 

Tüm bunların ışığında özyönetim; Bütün insanların, bütün işlerini doğrudan ve bütün düzeylerde kendi ellerine almalarına olanak verecek bir toplumsal yapılaşma sistemi olarak tanımlanabilir.

REFERANS

Cangızbay, Kadir, Sosyalizm ve Özyönetim-Reel Sosyalizmden Sosyalist Realiteye, Ütopya Yayınları, Ankara, 2003








2 yorum:

  1. Paylaşımınız hoş ancak insan doğasında yönetmek ve yönetilmek iç güdüsü olduğundan özyönetim gerçekleşse dahi yine bir gurubun hiyerarşik egemenliğine dönecek gibi gözükür.

    YanıtlaSil